Kadına karşı uygulanan şiddet eylemleri, sadece bizim ülkemizle sınırlı olmayıp tüm dünyada var olan acı bir gerçek. Her yıl dünyada şiddet yüzünden hayatını kaybeden kadınların sayısı ise göz ardı edilemeyecek kadar çok. Kadına şiddet, her ne kadar gelişmemiş toplumlara maledilmeye çalışılsa da, gelişmiş toplumların kapalı kapıları ardında da aynı sorunların yaşandığı istatistiki bilgilerle mevcut. En acı gerçek de, eğitimli erkeklerin eğitimsiz erkekler kadar kadına şiddet eyleminde bulunmaları ve şiddete maruz kalan kadınların çoğunun ise yüksek diplomalı olması.
Kadına uygulanan şiddet eylemindeki temeller ve şiddet kriterleri, toplumun kadına bakış açısına göre değişiyor. Bazı toplumlarda ise genç yaşlarda şiddete maruz kalmaya başlayan kadınların, yaşlılıklarında da şiddet görmeye devam ettiği yine istatistik verilerinden ortaya çıkıyor.
Üsküdar Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksek Okulu Müdürü Prof. Dr. Gülten Kaptan, yaşlı kadınların aile içi şiddetle arkadaş gibi yaşamayı öğrenmek zorunda bırakıldıklarını, yaşlı kadınların mental, fiziksel ve cinsel şiddete erkeklerden daha fazla maruz kaldıklarını ifade ediyor.
Prof. Dr. Kaptan kadın yaşlılara şiddetin gerekçelerini ve çözüm önerilerini şöyle sıralıyor;
– Hem ülkemizde, hem diğer ülkelerde yeterince istatistiksel verilerle saptanamamış olmasına rağmen, mevcut veriler özellikler 3 tip şiddete ışık tutmaktadır.
– Yaşlı kadınlara karşı uygulanan aile içi şiddet, erken yaşlarda başlayıp, yaşlılık sürecinde hala devam edebiliyor. Bazılarıysa şiddete yaşamın son yıllarında maruz kalabiliyor. Eşler arasında zihinsel fonksiyon kaybı, iletişim kaybı da eşlerden birinin diğerine şiddet uygulamasına neden olabilir.
– Yaşlanma sürecinde maruz kalınan şiddet yaşlıda, aile içinde halini benimseyememe, cinsel değişiklikler, fonksiyon yetersizlikleri, işten elini eteğini çekme gibi istenmedik durumları ortaya çıkartabiliyor.
Evsiz kalmaktan korktukları için şiddete ses çıkarmıyorlar
En büyük sorun, özellikle kadın yaşlıların maruz kaldıkları şiddeti kendilerine ve başkalarına açıklayamamalarıdır. Damgalanmaktan korktukları için konuşmaktan çekinirler. Geleneklere bağlılık ve tecrübeleri aile bireylerini de korumak istedikleri için konuşmadıkları düşünülmektedir.
Tabii ki finansal korku da buna neden olmaktadır. Bakılamamaktan, parasız kalmaktan korkanlar mevcuttur ki aslında bu korku da bir şiddettir. Evlerini kaybetmekten, ortada kalmaktan da korkarlar.
Maalesef bu unsurların hepsi birer şiddet kısır döngüsü oluşturmaktadır.
Nasıl önlem alınmalı
Şiddet önlenebilir bir durumdur. Ancak toplumsal yaklaşım ve duyarlılık önemlidir. Yasal düzenlemeler, medya, resmi ve gönüllü kuruluşlar, eğitim kurumları vb. aracılığıyla hükümet ve sivil toplum örgütleri çalışmalar yapmalıdır.
Yaşlılara yönelik şiddeti önlemede eğitimin önemi büyüktür. Tüm aile bireylerini kapsayan şiddeti önlemeye yönelik aile eğitim programları hazırlanmalı ve uygulanmalıdır. Şiddet konusunda özellikle küçük yaşlarda başlanan eğitimle kişiler hem şiddet olaylarının farkına vardırılmalı, hem de alınabilecek önlemler konusunda bilgilendirilmelidir. Yaşlılara evde bakımın sağlanabilmesi için gerekli düzenlemelerin yapılması, bu konuda ailelerin ekonomik açıdan desteklenmesi, önem arz etmektedir. Yanı sıra şiddet ve ihmale maruz kalmış kişilerin bildirimde bulunabileceği ve yardım alabileceği (sığınma evi, bakım yurtları gibi) kuruluşların artırılması gerekmektedir.