Eğer çalışma hayatına atıldıysanız, özel hayatınızı iş şartlarınıza göre düzenlemek zorundasınız. Çünkü iş şartları sizin yaşantınıza ya da alışkanlıklarınıza göre düzenlenmiyor. İşverenin çalışandan beklentilerinin yüksek olduğunu da hesaba katarsak, performansınızı ne kadar yüksek tutmanız gerektiği sonucu ortaya çıkar. Özellikle günümüz işyerleri çağa ayak uydurabilmek için tercihlerini, daha çok kendini geliştirmiş, özel yaşantısına dikkat eden, insanlarla iyi ilişkiler kurabilen, görgü kurallarına uyan ve verimli, çalışkan personellerden yana kullanmaktadır.
Bazı davranış ve alışkanlıklarınız size normal gelebilir. Ancak, işveren açısından sıkıntı oluşturuyorsa, bu alışkanlıklarınızdan vazgeçmek zorunda kalabilirsiniz. Aksi taktirde işten atılmanız kaçınılmaz olabilir. İşverenlerin genel olarak sorun ettikleri, gözlerine batan bazı davranış ve alışkanlıklar vardır. Bir işyerinde tutunmak istiyorsanız ve özellikle de bu alışkanlıklara sahipseniz işinizden olmamak için bunlardan vazgeçmek zorundasınız.
– Düşünmeden konuşmak: Bir toplantı sırasında veya bir e-postada uygun olmayan bir ifade kullanmak tüm kariyerinizi etkileyebilir.
– Görgü eksikliği: Küçükken öğrendiklerimiz tüm hayatımızda belirleyici olur. “Lütfen” veya “teşekkür ederim” demek, kendinizi tanıtmak gibi basit ama önemli detayları hafife almayın.
– Verimsizlik: Dağınık olmak, zamanı boşa harcamak veya çok konuşmak sizi verimsiz bir çalışan yapar.
– Öfke nöbetleri: Zaman zaman sakinliğinizi kaybedip öfkelenmeniz, baskı altında çalışamadığınızın veya sorumluluklarınızın altından kalkamadığınızın göstergesidir. Stresle başetme tekniklerini öğrenip, pratik yapmanızda fayda olabilir.
– Yalnız Kurt Sendromu: Bazı durumlarda bağımsız olmak veya projeye konsantre olmak için yalnız kalmak bir ihtiyaç olsa da, herşeyi kendi başına yapmaya çalışmak işyerinde başarısızlığa neden olabilir.
– Kötü dil bilgisi: Birinin konuşmalarında dil bilgisi kurallarına dikkat etmemesi, argo veya küfürlü konuşması, kişinin eğitimi konusunda olumsuz ipuçları verir. Çalışırken evde olmadığınızı veya dostlarınızla sohbet etmediğinizi hatırlamakta fayda var.
– Dikkatsizlik: Dikkatinizin çabuk dağılması işinizi kaybetmenize neden olabilir. Her iş yerinin yazılı olmayan bir kültürü vardır. Bu kültürü doğru gözlemleyemeyip, uyum sağlamakta güçlük çekenler en erken gözden çıkarılanlar olur.
– Kötü vücut dili: İletişim büyük oranda kelimelerle değil, vücut dilimizle verdiğimiz işaretlerden oluşur. Göz temasından kaçmak, doğru el sıkışmamak gibi hoş karşılanmayan vücut dili alışkanlıkları kariyerinize noktayı koyabilir.
– Sosyal medya bağımlılığı: Sosyal medya bağımlılığı nedeniyle işten çıkarılmaların arttığı bir gerçek. İşiyle ilgili olmadığı halde günde 20 kez Facebook hesabını kontrol eden bir çalışanın, bu davranışın işini etkilemediğini ileri sürmesi inandırıcı değildir.
– e-posta iletişiminde zayıflık: İş dünyasında e-postaların önemi büyüktür. Geciken, uzatılan veya hiç verilmeyen yanıtlar başınızı derde sokabilir. e-postaların geç veya seyrek kontrol edilmesi yada yanıtlanması, önemli toplantıların veya fırsatların kaçırılmasına neden olabilir, profesyonel olmayan bir davranış olarak kabul edilir.
– Sürekli geç kalmak: İşe sürekli geç gelmek veya molalardan geç dönmek, bir tür ’gevşeklik’ veya ‘özensizlik’ görüntüsü çizebilir. İş başında zamanında, hatta birkaç dakika erken olmak, işinize ve diğerlerinin zamanına verdiğiniz değerin göstergesidir.
– Negatif olmak: İş yerinde dedikodu, sızlanma veya şikayetler eksik olmaz, bir noktaya kadar hoşgörülebilir. Fakat sınırı aşarsanız yöneticiniz için bir baş belasına dönüşmeniz an meselesidir. Ekibin moralini bozan eleman rahatça gözden çıkarılabilir.
– Yalan söylemek: Yanlış bilgi vermek, bilerek çarpıtmak, harcanan sürelerle ilgili yanlış bilgiler vermek, harcama hesaplarını veya şirket kredi kartlarını amacı dışında kullanmak, çalışma arkadaşlarının başarılarını sahiplenmeye çalışmak size işinizi kaybettirebilir.
– Ertelemek, son dakikaya bırakmak: Yumurta kapıya dayandığında daha iyi iş çıkardığını düşünenlerdenseniz, bunun çalışma arkadaşlarınıza nelere malolduğunun farkında olmayabilirsiniz. Eğer son dakikadaki çalışmanız, diğerlerinin de acele etmelerine veya tempo yükseltmelerine neden oluyorsa, büyük ihtimalle çalışma arkadaşlarınızı öfkelendiriyorsunuz. Projenin gecikmesi veya başarısızlığa uğraması durumunda ilk suçlanan siz olursunuz.